BENİ BIRAKMAYACAĞINA SÖZ VER !!!
  BEN NE SAVAŞLAR VERDİM KENDİME...
 

BEN NE SAVAŞLAR VERDİM KENDİME...
BİR RABBİM ŞAHİT SOR NE ZAMAN VURDUM KENDİMİ EN SON...
KATİLİM OLDUM HER GECE NEDENSE..!!!

 

 

 

 

Düşlerin gerçeğe, gerçeklerinse düşe dönüştüğü bir yaşam özlüyorum. Yaşamaktan
bunalmıyorum, bunalımı yaşayıp, bunu kendime ait bir yaşam biçimine
dönüştürüyorum.

Sanırım bütün sorunum özlemekle ilgili. Keşke "yaşlanmaya başladım, o yüzden
geçmişi özlüyorum" diyebilseydim. Zerre kadar özlemiyorum geçmişi. Geçmişe dair
ne varsa silindi hafızamdan. Ben geleceği özlüyorum. Belki de hiç
yaşayamayacağım geleceğime dair özlemlerim. Asıl sorunda burdan başlıyor zaten.
Geleceğin olmayacağını biliyorum. Olmayanı, olma ihtimali bulunmayanı özlüyorum.
İşte bu özlem koyuyor insana...

Beni koyup gitme
Ne olursun
Durduğun yerde dur..
Kendini martılarla bir tutma
Senin kanatların yok
Düşersin, yorulursun
Beni koyup gitme
Ne olursun...

Duvarda gölgeler ve o görüntülerle çarpışmak yoruyor. İnsanlar gerçek değil
artık, mekanlar gerçek değil. Belki de o yüzden sevmiyorum ana caddeleri,
ışıltılı alışveriş merkezlerini, konforlu mini sinema salonlarını. Filmlerin
değeri düşüyor oralarda, filmler hırpalanıyor. Ruhumuz bütün "sakıncalı" kareleri
sansürlüyor, makaslıyor, yalnızlaştırıyor. Sansürlü, makaslı, yalnız bir yaşam
bu benim yaşadığım ve yalnızım işte yine...

Şaşırmıyorum aslında, böyle olacağını çok öncesinden biliyordum. "Boş durmadım,
savaştım. Savaştım ama yenildim. Yenildim ama ezilmedim" diye kandırmayacağım
kendimi. İşte itiraf ediyorum; ezile ezile, hırpalana hırpalana yenildim.
Yenildim işte ötesi yok..

Bir deniz kıyısında otur
Gemiler sensiz gitsin bırak
Herkes gibi yaşasana sen
İşine gücüne baksana
Evlenirsin çocuğun olur
Sonun kötüye varacak
Beni koyup koyup gitme
Ne olursun...

İşte bu yüzden korkuyorum ana caddelerden. Deniz kenarlarını seviyorum, salaş
meyhaneleri seviyorum. Issız ve bana ait olan yerleri seviyorum. Televizyonu
değil ama o televizyonun altındaki dolapta bulunan anılarımı seviyorum. Her
açtığımda o dolapta bulunan anılarımın anlatacakları var bana çünkü. O salaş
dediğim meyhanenin de öyle, kayalara vuran dalgalarında ne çok anlatacağı şey var.
Bunlar dışında her şeyin sadece görüntüsü var oysa.

Elimi tutuyorlar ayağımı
Yetişemiyorum ardından
Hevesim olsa param olmuyor
Param olsa hevesim...
Yaptıklarını affettim
Seninle gelemeyeceğim yine de
Beni koyup koyup gitme
Ne olursun...

Bunun için yalnızca kendimi korumak için kaçıyorum her şeyden. Kaçarak yaşıyorum.
İçime kapanmıyorum, düpedüz içime kapaklanıyorum. Böylece korunuyorum hayattan.
Bedenimse ruhumun zırhı sadece...

 
 
  Bugün 2 ziyaretçi (3 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol